Devletin dini; Din-i İslam’dır..

“Devletin dini, din-i İslam’dır..”

Nerede yazılı bu?

Vahdeddin Osmanlı’sının anayasasında mı?

Hayır..

Abdülhamid dönemi anayasasında mı?

Hayır..

29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilirken yapılan “anayasa değişikliği”nde..

Ama olsun..

Birileri Cumhuriyet üzerinden bile, çamuriyet yapacaklar ya..

Kafa karıştıracaklar, gerçekleri çarpıtacaklar ya..

Avukatların ülke genelindeki birlik çatısı olan Türkiye Barolar Birliği tarafından azılı muhalif gazeteye verilen ilanda diyorlar ki:

“Cumhuriyet; hanedan saltanatı ve teokratik kurumların yerini millet egemenliğinin almasıdır.”

Hani fıkrada anlatılır ya, “Neresini düzelteyim” diye..

Bilgiçlik taslayan bir cahilin anlattığı kıssadaki failden, fiile kadar her şeyin yanlış olduğunu hatırlatmak için söylenir ya, “Neresini düzelteyim” diye..

Biz de Barolar Birliği’ne söyleyelim:

“Attığınız yalanların neresini düzeltelim?”

29 Ekim 1923’de, saltanat diye bir şey kalmamış ki, hanedan saltanatı cumhuriyet ile sona ermiş olsun..

Saltanat 1 Kasım 1922’de kaldırılmış. Üzerinden nerede ise bir yıl geçmiş..

O zaman, “hanedan saltanatı” ile neyi kastediyor Barolar Birliği yönetimi?

Bu vahim hatanın yanında..

Bir de kaldırıldığı iddia edilen “teokratik kurumlar” yalanı var..

Cumhuriyetin ilanı ile, hangi teokratik kurum kaldırıldı?

Hiçbiri..

Şeriye Bakanlığı orda duruyor..

“Ahkamı şeriye’nin tenfizi” ile ilgili hükümler orda yerinde duruyor.

En önemlisi “hilafet” kurumu orda duruyor..

Hilafet, Cumhuriyet’in ilanından 4 ay sonra kaldırılıyor..

Eeee.

Ne diyor bu Barolar Birliği yönetimi?

İlkokul çocuklarının bile yapamayacağı hatalı anlatımları ile, neyi amaçlıyorlar?

Şunu amaçlıyorlar:

Cumhuriyet’in ilanı sırasında, “Devletin dini, din-i İslam’dır” hükmünü gizleyerek, dindar insanların da olumlu olarak bakabileceği Cumhuriyet ile, dindar insanların reddettikleri devrim adı altındaki yanlışları yan yana koyarak, kavram kargaşası oluşturmaya çalışıyorlar..

Nihai olarak da, Cumhuriyet ile hilafetin kaldırılması aynı anda gerçekleşmiş gibi göstererek, Cumhuriyet’i destekleyebilecek insanları da, karşı cepheye itiyorlar..

Böylece..

“Ne işimiz vardı, şapka ile.. Ne işimiz vardı Latin harfleri ile” itirazlarını da..

“Cumhuriyet’e mi karşı çıkıyorsunuz” peşin saldırısı ile susturmak istiyorlar..

Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte, yıllar sonra kabul edilecek olan laikliğe de aynı tarihte geçildiği intibaını vermeye çalışarak, haklı eleştirileri susturmak istiyorlar..

Cumhuriyet’in ilanı ile, laikliğe geçilmiş gibi izlenim vermeye kalkan çevreler..

Sadece Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşanılanları değil..

Bugün yaşadıklarımızı dahi çarpıtmalara ve kısır tartışmalara vesile etmeye çalışıyorlar..

Tamam anladık; Almanya’ya rakip olacağız, onun için Merkel, önceki gün İstanbul’da idi ama.. Bir gün bekleyemedi, uçup gitti..

Tamam anladık; Macron zayıf bir Türkiye’den yana olduğu için, yeni havalimanının açılışına katılmak istemiyor. 4’lü zirvenin ertesinde hemen ülkesine geri dönüyor.. 

Tamam anladık; Putin, içten içe, hesaplar yapıyor.. “Türkiye ilişkilerimizi iyi ama. İlişkileri iyi yürütelim derken, Türkiye’yi bir dev ülke haline de getirmeyelim.. Sonuçta Rusya olarak, Türkiye’nin boyunduruğuna da girmemeliyiz” diye düşünüyor, İstanbul Havalimanı’nın açılışına katılmıyor..

Peki Türkiye’nin ana muhalefet partisi ne yapıyor? Niye İstanbul Havalimanı’nın açılışında CHP’den bir temsilci yok..

Niye MHP’den, İyi Parti’den genel başkanlar ortalıkta yoklar?

Patriklerin, Musevilerin din büyüklerinin olduğu bir törende..

Niye Barolar Birliği’nden bir temsilci yok..

Cumhuriyet’in ilan yıldönümüne denk getirilen açılışta, niçin Mimarlar Odası’ndan, Mühendisler Odası’ndan, Tabipler Odası’ndan birer temsilci yok?

Yoksa, açılan havalimanı, sadece AK Partililerin uçacağı bir havalimanı mı?

Muhalifler, bu havalimanını kullanmayacaklar mı?

Milletin başına bela olan..

Nerde ülke yararına bir hizmet var ise engellemek için canla başla çalışan odaların yönetimindekiler, bu havalimanını kullanmayacaklar mı?

Yoksa..

“Kullanacağız tabii.. Rahatlığından, konforundan, imkanlarından, en çok biz yararlanacağız.. Hem yararlanacağız, hem küfredeceğiz” mi diyorlar?

Aynen Marmaray’da olduğu gibi..

Marmaray’ı en çok kullananlar..

CHP’ye en çok oy çıkan Kadıköylüler..

80 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin lafını edip, hayata geçiremediği, İstanbul Boğazı’nı denizin altından birleştiren tren yolunu yapıp, hizmete açan AK Parti olduğu halde..

Dün akşam Kadıköy sokaklarında “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa” naralarını, sırf Tayyip Erdoğan karşıtlığını diri tutmak için atanlar, “AK Parti tabii ki bize hizmet edecek. Hizmet etmek için oy istemedi mi? Hizmet etmeye mecbur. Bunları yapmaya mecbur” kafasında olanlar..

İstanbul Havalimanı’na da 5 yıldır karşı çıktıklarını unutup, kullanmaya koşacaklar..

Bu kafadakiler unutmasınlar..

Bir gün gelecek, imza attıkları tüm “istemezük”ler önlerine konulacak..

Belki bugün, “hizmet yarışında koşturulur iken, bu hokkabazlarla uğraşmaya gerek yok” düşüncesinden hareketle, kendilerine sessiz kalınıyor olabilir..

Ama İstanbul Havalimanı’nı, Yavuz sultan Selim Köprüsü’nü, Marmaray’ı engellemek için yaptıkları tüm çabalar, bir gün önlerine konulup, geciktirdikleri her zaman dilimi için kendilerinden hesap sorulacaktır..

Sorulmalıdır da..

Yok öyle, Türkiye’nin ekmeğini yiyip, Alman’ın, Fransız’ın, Rus’un, ABD’nin uşaklığını yapmak..

Ali Karahasanoğlu/Yeniakit

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir