Orakoğlu açıkladı! ABD ve Suudi Arabistan’dan danışıklı dövüş..

Cemal Kaşıkçı olayını konu alan “Suudi Arabistan’ın kirli dosyaları” başlıklı yazısıyla dikkat çeken bir yazı kaleme alan Bülent Orakoğlu, ABD ile Suudi Arabistan danışıklı dövüş yaptığını ifade etti.

Orakoğlu açıkladı! ABD ve Suudi Arabistan'dan danışıklı dövüş

İşte o yazı:  Washington Post Gazetesi yazarı Cemal Kaşıkçı 2 Ekim’de İstanbul Suudi Arabistan Başkonsolosluğu randevusu için 13.00 sıralarında girdiği başkonsolosluktan bir daha çıkamadı. Yanında nişanlısı Hatice Cengiz, Türk-Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı bulunuyordu. Aslında Kaşıkçı ilk defa 28 Eylül’de evlilik işlemleri için S.Arabistan Başkonsolosluğu’na gitmiş ancak evrakların hazır olmadığı gerekçesiyle 2 Ekim’e randevu verilmişti.

Bu sürede Kaşıkçı için Riyad yönetiminin onayı ile sözde muhalifleri susturma taktikleri doğrultusunda hazırlanan ancak Türkiye’yi çeşitli yönlerden hedef alan operasyon planının uygulanmasına başlanmıştı. Cemal Kaşıkçı hakkında Suudi Arabistan güvenlik makamlarınca Riyad’ı eleştirdiği iddiasıyla herhangi bir suç isnadı veya yakalamaya yönelik bir karar bulunmuyordu. Aralık 2016 yılında İndependent, Kaşıkçı’ya Suudi Arabistanlı yetkililer tarafından ABD Başkanı Donald Trump’ı eleştirdiği için TV yasağı getirildiğini iddia etmişti. Riyad bu gelişmeler ışığında Kaşıkçı’nın S. Arabistan yönetimini temsil etmediğini duyurmasıyla birlikte Kaşıkçı muhalif isimler arasında anılmaya başlanmıştı. TRUMP muhalifi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda kaybolması Suudi İstihbaratçılar tarafından kaçırıldığı veya infaz edildiğine yönelik iddialar ile birlikte Riyad yönetiminin muhaliflerini susturma taktiklerini ve Suudi Arabistan’ın kirli dosyalarının gündeme gelmesine neden olmuştu. Son yıllarda yaşamlarını Avrupa’da sürdüren 3 Suudi prens ortadan kayboldu. Suudi hükümetini eleştiren açıklamalar yapan prenslerin her birinin kaçırılarak uçakla Suudi Arabistan’a götürüldüğüne ilişkin çok ciddi deliller bulunuyor. Bu prenslerden bugüne kadar bir haber alınamaması katledildiklerinin işaretlerini ortaya koyuyor. Suudi Arabistan’da aralarında prenslerin ve bakanların da bulunduğu çok sayıda kişi büyük yolsuzluk operasyonu kapsamında gözaltına alınmıştı. Buna paralel olarak bazı üst düzey devlet yöneticilerinin de görevlerine son verilmişti. Uzmanlar bu operasyonları yolsuzluk karşıtı bir adım olarak görmek çok zor görüşündeler. Zira bu operasyonlar Muhammed bin Salman’ın kendisine yönelik desteği konsolide ettiği bir tasfiye hareketi olarak yorumluyorlar. Sözde yolsuzluk operasyonunun ardından M.Bin Salman’a rakip olabilecek Prens Mansur bin Mukrin ve 8 üst düzey bürokratı taşıyan helikopterin düşmesinin tasfiye hareketinin bir devamı niteliğinde olduğu neredeyse aşikar. Dünya gazeteci Kaşıkçı’nın Suudi Başkonsolosluğu’ndaki sır kayboluşunu konsoloslukta vahşice katledilip katledilmediğini konuşurken Kaşıkçı’nın kaybolduğu gün Atatürk Havalimanı’na Suudi Arabistan’dan birer saat arayla gelen 2 uçağın aynı gün Suudi Arabistan’a havalandığının anlaşılması “Cemal Kaşıkçı bu uçaklar ile mi kaçırıldı” şüphelerine neden olmuştu.

Cemal Kaşıkçı’nın ortadan kaybolmasının, ABD ile Suudi Arabistan ilişkilerinin gerildiği bir döneme denk gelmesi de dünya kamuoyunun gözlerini bir anda bu olaya dikmesine neden oldu. Aslında TRUMP ile M.Bin Salman arasındaki gerilimin danışıklı dövüş olduğu çok açık. Zira Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda gerçekleştirdiği kanlı infaz sanki bilinçli bir şekilde arkada birçok iz bırakarak acemice gerçekleştirilmiş. Başkonsolosluk yetkililerinin kameralarımız bozuk yalanı aynı sokakta bulunan MOBESE kameralarında Kaşıkçı’nın konsolosluğa girişini ve saatini gösterirken çıkış yapmadığını açıkça ortaya koyarak çürütülmüş. 2 Ekim’de Kaşıkçı’ya verilen randevu öncesi 15 kişilik bir istihbarat timi başkonsolosluğa intikal ediyor. 2 Ekim günü bu tim Kaşıkçı’nın infazından sonra İstanbul’dan ayrılıyor. Başkonsolosluk olaydan günler sonra kapılarını Reuters haber ajansına açıyor. Neden Reuters derseniz şeytan ayrıntıda saklı derler. Londra merkezli şaibeli açıklamaları ile tanınan Reuters direk İngiltere Kraliçesi ile bağlantılı. Bu haber ajansı daha önce de PKK’nın taşeron olarak gerçekleştirdiği birçok ‘küresel terör eylemini’ PKK’yı örtmek amacıyla TAK veya DAEŞ’ın gerçekleştirdiğini açıklayarak iç ve dış kamuoyunu aldatmıştı. Bu sefer de başkonsolosluk yetkilileri temizledikleri binada boş dolapları Reuters elemanlarına göstererek birlikte yeni bir manipülasyona imza atma hevesi kursaklarında kalmıştı. Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk TV NET’te Kaşıkçı’nın öldürülme anının videosu olduğunu açıklamıştı. Haberin yetkililerce doğrulanması en büyük temennimiz. Zira, Türkiye aleyhine faaliyet gösteren Amerika, İngiltere ve İsrail kumandalı Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Türkiye’yi birçok yönden hedef alan Kaşıkçı infazı bu kez ellerinde patlamış görünüyor. Türkiye’de güvenlik ve İstihbarat birimlerimizin bu büyük başarısı keşke Kaşıkçı hunharca katledilmeden kurtarılarak taçlandırılsaydı diyerek Kaşıkçı’ya Allah’tan rahmet diliyorum. Güvenlik ve istihbarat birimlerimizi de ülkemize yönelik bir operasyonu aldıkları ön tedbirle engelleyip şer ekseni üzerinde yer alan azmettirici ve tetikçi ülkeleri bir kez daha dünya kamuoyu önünde deşifre ettikleri için bir kez daha kutluyorum.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir