Türkiye’de gizli servis operasyonları..

Kafasına çuvalı geçirdik, Esad’ın kalesi Lazkiye’de paketleyip, Türkiye’ye getirdik. Sonuç şaşırtmadı, 2013’te Reyhanlı’daki bombalı saldırının planlayıcısı Yusuf Nazik, Suriye Gizli Servisi’ne çalıştığını itiraf etti.

Hep öyledir zaten…

Biz içeride “PKK mı DEAŞ mi?” diye tartışırken, dışarıda zevk içinde ellerini ovuşturanlar hep aynı çevrelerdir. Terör örgütlerinin arkasında direkt ya da dolaylı olarak yabancı gizli servisler yer alır. Bunların tamamı öyle ya da böyle istihbarat örgütleriyle irtibatlıdır. Kullanılırlar, bazen kendileri bile bilmezler kime hizmet ettiklerini.

1980 öncesi “sağ-sol” diye birbirimizi kırdık biz. Sonradan öğrendik ki, her iki tarafa da silah gönderen veya satan çevreler aynı. Sovyetler Birliği’nin kontrolünde Bulgaristan’daki Vitoşa Otel bu işlerin merkeziydi. Amaç Türkiye’yi karıştırmak olduğu için sağ-sol ayrımı gözetilmiyordu. Moskova’ya sırtını dayadığını sanan solcu gençler, Sovyetler’in Türkiye’ye soktuğu silahlarla öldürülüyordu! Papa Suikastı’nın faili Mehmet Ali Ağca, kimin aletiydi? Elbette kendi başına gerçekleştirmedi o olayı. O’nun da arkasında yabancı istihbarat örgütleri vardı.

Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi’yi Mehmet Ali Ağca’ya vurdurttular. MHP’li Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak’ı ise Dev Sol’a katlettirdiler. Pek bilinmez, ama iki ismin de ortak özellikleri vardı. Gün Sazak, gümrüklere çeki düzen vermiş, Türkiye’deki kaçakçılığı önlemişti. Abdi İpekçi ise, sol bir gazetenin başında olmasına rağmen, o dönemde Gün Sazak’ı destekleyen yazılar yazmıştı. Her iki isim de onlara değil, Türkiye’ye hizmet ediyordu. Ortadan kaldırılmaları lazımdı ve gereken yapıldı. Bu iş için sağdan ve soldan taşeronlar kullanıldı. Her iki saldırı da “ideolojik cinayet” olarak kayıtlara geçti. Arkadaki asıl güçler perdelendi.

***

Yine 1980 öncesi THKP-C Acilciler isimli bir örgüt vardı…

Silahlı sol bir örgüt olarak görülüyordu. Ankara’da oldukça etkiliydi ve son derece acımasız cinayetler ile bombalama eylemleri gerçekleştiriyordu. Başlarında Engin Erkiner vardı ve bu örgütün militanları, Türkiye’ye Marksist-Leninist bir yönetim getirme hayaliyle yanıp tutuşuyorlardı. Kim tarafından yönlendirildiklerini, gerçekte kime hizmet ettiklerini onlar da bilmiyorlardı.

Sonradan Suriye Gizli Servisi El Muherabat’ın kontrolünde oldukları ortaya çıktı. Örgütün başındaki Engin Erkiner de yıllar sonra bu gerçeği açıkça itiraf etti. Bugün, direkt Beşşar Esad’a bağlı olarak Türkiye’de eylemler gerçekleştiren Mihraç Ural gibi tipler ile başına çuval geçirilerek Türkiye’ye getirilen Yusuf Nazik, o yapılanmanın uzantıları.

Abdullah Öcalan’ın durumu da farklı değil. 1980 öncesi Doğu ve Güneydoğu’da Apocularisminde bir örgütlenme kurmuştu. Bu örgüt, özellikle Kürt vatandaşların yaşadığı köyleri basıyor, acımasızca katliamlar gerçekleştiriyordu.

Öcalan, bu yüzden diğer silahlı ayrılıkçı örgütler olan KAWA, Denge Kawa, Rızgari, Ala Rızgarive KUK tarafından “Kürt Düşmanı” ilan edildi. Ajan olarak görüldü ve infazı için ortak karar alındı.

O da Suriye’ye kaçarak canını kurtardı. Tabii bunun bir bedeli vardı ve Baba Hafız Esad’ın emrine girdi. Suriye Gizli Servisi El Muharebat tarafından korundu ve tepe tepe de kullanıldı.

Eski ayrılıkçı Kürt Hareketleri içinde yer alan herkes bilir bunu.

***

Bugün Türkiye’de zaman zaman ortaya çıkıp eylemler gerçekleştiren DHKP-C de taşeron bir örgüttür. Yıllar önce ölen liderleri Dursun Karataş, yıllarca batılı ülkelerde yaşamış ve yabancı istihbarat örgütleri tarafından kullanılmıştır. Eylemci Silahlı Sol Örgütler bugün internet sitelerinde kendileri itiraf ediyorlar bunu. Türk insanı ise, yıllarca bu gerçekten habersiz yaşadı…

Kendilerine “solcu” adını verenler, sol örgütlerin eylemlerine sempatiyle yaklaştı. “Sağda olduğunu” söyleyenler, “sağcı” örgütlerin eylemlerini görmezlikten geldi. Oysa farkları yoktu birbirlerinden!

Hepsi bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek kullanıldılar. Türkiye’de gerçekleştirdikleri eylemler, genellikle başkalarının amaçlarına hizmet etti.

Dün gizliydi, ama artık açıktan yapılıyor bu işler. ABD’nin YPG ya da PKK ile yürüttüğü işbirliği ortada. Türk insanı şimdi daha iyi görüyor ve değerlendirebiliyor olup biteni! O yüzden de ülkemizde sergilenen terör eylemleri eskisi gibi algılar oluşturamıyor, toplumu tahrik edemiyor.

Yusuf Nazik’in kafasına çuval geçirilip Türkiye’ye getirilmesi de Türkiye’de taşeron kullanıp algı oluşturmak isteyen herkese büyük bir darbe oldu

Emin Pazarcı/Akşam

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir